Saturday, November 10, 2007

Dünyanın en pahalı zeytin ve zeytinyağını yiyiyoruz


Funda Özkan
Radikal Gazetesi
10/11/2007


Türkiye'de en çok zeytin ağacının olduğu (toplam zeytin ağacının yüzde 23'ü), en çok zeytinyağı ihracatını (toplam zeytinyağı ihracatının yarısını) yapan ilimiz Aydın, ilk defa sektörün dününü, bugününü, yarınını konuşmak için ev sahipliği yapıyordu.
İstanbul'dan yola koyulduğumuzda, sektörün geleceğine dair stratejinin tartışılacağı, bir vizyonun oluşturulacağı toplantıya gittiğimizi düşünmüştüm. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı da, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları'nın Genel Müdürü Doğan Arıkan'dan eşlik etmesini isterken, oluşturulacak vizyona katkı yapma hedefindeydi. Dünyada zeytinyağında marka olmak isteyen Türkiye için birlikte şişe tasarlanacak.
Amaç, yurtdışındaki bir marketin rafında örneğin ABD'deki bir markette şişeleri görenin "Bu Türk zeytinyağı" diyebilmesini sağlamak. Fransız şampanyasının ünlü şişesi gibi...
Her şey hayalle başlar denilir. Aydın'daki toplantıya vardığımızda gördük ki hayal kurmak ne kelime, bol bol sokak kavgasına tanık olduk. Birbirlerini vatan hainliği, palavra milliyetçilikle suçlayan, televizyon kanallarından (yerel kanallarmış) ölüm tehdidi aldığını söyleyen, daha neler, neler...
Oysa zeytin ve zeytinyağı sektörünün müstahsili, üreticisi, kooperatifi, yağ tüccarı, ihracatçısıyla birlikte sorunu, bir çocuğun dahi anlayacağı kadar basit.
Anadolu zeytinin anavatanı olmakla övünürken, zeytinyağında, dünya pazarlarında Türk markasıyla var olamayan, hatta kendi vatandaşına dahi zeytinyağını sevdiremeyen bir sektör var karşımızda.
Sorunun ekonomik karşılığı da şu:
Bugün biz Türkler dünyanın en pahalı zeytinini ve zeytinyağını tüketiyoruz. Türk tüketicisi sırf alışkanlığından değil pahalı olduğu için zeytinyağını tüketmiyor. Sonra hep beraber "Türkiye'de kişi başına tüketim yıllık 1 kilogram bile değil, komşumuz Yunanistan'da 22 kilogram" diye ağlaşıyoruz.
Ham zeytinyağının kilosu şu an bölgesine göre 4.5 YTL ile 6 YTL arasında değişiyor. Dünyada zeytinyağının fiyatını belirleyen İspanya'nın fiyatı ise 4.1 YTL.
Pahalı çünkü, geçen seneden 70 bin tonluk stok fiyat daha da yükselecek diye elde bekletiliyor.
Hadi biz içeride tüketiyoruz da, bu fiyatla dünyaya nasıl satacaklar?
İkincisi üretici diyor ki, "İki yıl daha kuraklık olsa ne yağ fabrikası kalır, ne zeytin ağacı."
Avrupalı çiftçi kilosuna 2.2 YTL pirim alırken, Türk çiftçisi 11 kuruş alıyor.
Yürürlüğe giren son Çevre Yönetmeliği ile zeytinyağı fabrikaları artık karasularını doğaya bırakamayacak. Karşılığı sürekli jandarma baskınıyla 24 bin YTL para cezası, fabrikayı kapatma ve iki yıl hapis cezası tebligatı.
Onların adı fabrika ama biliyoruz ki hepsi küçük üretim atölyesi ve saklama kuyularının (sektörde lagün deniliyor) kurulması için de 80-100 bin YTL'lik teşvik istiyorlar.

Deniz Ataç: Uyanın artık
Aydın zeytin ve zeytinyağı sektörünün kavgasının nasıl sonuçlandığını merak etmişsinizdir. Toplantı sonrası da kavgaya devam ediyorlardı. Ancak Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birliği'nin eski başkanı, İş Bankası Grubu'nun eski Fora Zeytincilik Genel Müdürü Deniz Ataç dayanamadı, kürsüye fırladı ve "Tunus, Suriye, Türkiye'yi geçiyor. Uyanın artık" diye salondakilere seslendi. Ardından şunları söyledi: "Politika oluşturulmazsa tartışmalar günlerce sürer, zaten yıllardır da sürüyor."
Deniz Ataç'ın uyarısı işe yaradı mı?
Hiç zannetmiyorum.
Aydın'da bir kez daha tanık oldum ki müstahsil birlikleri, üretici, tüccar, ihracatçı, herkes birbirini suçluyor.
Devlet de strateji geliştirmede çaba göstermiyor.


Üretici kazanırsa zeytini sever

Funda Özkan
Radikal Gazetesi
05/01/2006


Türkiye, zeytinyağında 1950'lerde İspanya ve İtalya'dan sonra dünyanın üçüncü büyük ihracatçısıydı. Üretimde geçen yıl İspanya, İtalya, Yunanistan, Suriye'nin ardından dördüncü olduk.
Biz zeytini sevsek de (ekmeğin en güzel katığı), zeytinyağını sevmedik. Doğu Anadolulu, Güneydoğulu tüketici zeytinyağını tanımıyor bile. Üretmiyoruz, üretsek İspanya'nın dokuzda biri, İtalya'nın yedide biri üretime tamah etmez, toprağı bizden az Yunanistan'a, geçen yıl itibarıyla da Suriye'ye sıramızı kaptırmazdık. Üreticilerimiz de sevmiyor zeytini, zeytinyağını. Budamasını, sulamasını bilmiyor, öğrenmiyor, toplarken de sırıkla dövüyor ağacı. Zeytinlikleri sevseydi sahipleri, inşaat rantı uğruna ağaçları söküp, apartmanlar, villalar dikmezdi. Pazar günü Hürriyet gazetesinde, Milliyet, Dünya yazarı Güngör Uras'ın "Zeytin ağaçlarını kendimiz dikmedik, Rumlardan bize kaldı. Bu yüzden pek kıymetini bilemedik" sözleri yer alıyordu.
Hoş son dönemde 'sosyete üretimi' olmaya başladı zeytin ve yağı. Ünlü isimler şaraptan sonra zeytin ve yağını üretmeye soyundu.
Yakın dönemde artan ilginin nedeni de açık, dünya zeytinyağı tüketmek istiyor.
Aslında yukarıda yazdıklarım, çevresine duyarlı olanların yıllardır az çok bildikleri.
Kim bilir kaç kez yazdık zeytinin, zeytinyağının sorunlarını. Sizler kim bilir kaç kere okudunuz. Yıllardır aynı dertleri dile getiriyoruz.
Bu sefer gündemimize girme nedeni, CHP'nin kurduğu 'Zeytin ve Zeytinyağı Üreticilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun raporu.
İzmir milletvekili, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol'un davetiyle, raporu hazırlayan CHP milletvekilleriyle önceki akşam Florya'daki Atatürk Köşkü'nde bir araya geldik.
Kemal Anadol, 25 vekil üyeli komisyonun bütçe, Genel Kurul'a gelmeden önce Bursa'dan başlayıp, Muğla-Milas'a kadar tetkikte bulunduklarını anlattı. Muğla milletvekili
Prof. Dr. Gürol Ergin de bizlere zeytincilerin, zeytinyağı üreticilerinin sorunlarını uzun uzun anlattı.
Gürol Ergin'in "Biz iktidara gelince bunları yapacağız" diye başladığı konuşmasında "Köylüyü, çiftçi yapmak en başlıca amacımız olacak" cümlesiyle birlikte şu sözleri dikkat çekiyordu:
"Üretimin teşviki için hedef fiyat belirlendikten sonra, piyasada oluşacak fiyat ile arasındaki fark, bizim müdahale fiyatımız olacak."
Bu da önemli bir gelişme. Medyadan sonra siyasilerin de ilgisini çekti zeytin. CHP'nin ısrarıyla dün Meclis'te 'araştırma komisyonunun' kurulmasına karar verildi.
Üretici kazanırsa, zeytini sever diyordum. Destek için zeytinin ve zeytinyağının kayırılıp, diğerlerine üvey evlat muamelesi yapılması doğru mu? Dünyada sözümüzün geçtiği fındık, kayısı, zeytin, zeytinyağı, incire ayrıcalık yapılmasını istemek çok doğal.

Sanayide de tarımda da aynı dert
Prof. Dr. Gürol Ergin, "Türkiye'de arazi kullanma planlaması yapılmadan, Türk tarımı ileriye gidemez"diyor Gürol Ergin, üretim ve pazarlamayı dikkate alarak vizyon geliştirilmesinden söz ediyor. Aslında benzer cümleler sanayicilerin ağzında da sakız oldu. Onlar da "Sanayi envanterini çıkarmadan teşvik uygulamasına gitmeyin" diyerek, nerede hangi sektörlerin geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Vizyon, uzun vadeli düşünme...
CHP milletvekillerinin oluşturduğu 'Zeytin ve Zeytinyağı Üreticilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu' raporunda Atatürk'ün 'büyük lider' olduğu bir kez daha kanıtlanıyor. Atatürk, 1929 yılında Yalova'ya gittiğinde verimsiz, tek tük tanelerin olduğu zeytin ağaçlarını görünce, merak ediyor. Verimsizliğin nedenini öğrenmek istiyor ama anlatacak uzman bulunamıyor. Ardından talimat veriyor: "Hangi ülkede zeytincilik gelişmişse o ülkenin uzmanlarını getirin öğretsinler."
İtalya'dan gelen zeytincilik teknisyenleri köy köy kurslar veriyor. 1931'de ziraat fakültesi öğrencileri İtalya'ya eğitime gidiyor. Zeytinci budamayı, gübrelemeyi, bakımı, sulamayı öğreniyor. 1950'lerde zeytine özen göstermekten vazgeçiyoruz. Yeniden fırsat kapımızda. İspanya'nın iklimsel sorun nedeniyle 1 milyon 400 bin ton yerine 600 bin ton zeytinyağı üretimi ve bu düşük üretiminin beş yıl sürmesinin beklenmesi bizim için fırsat. Dünyaya Türk zeytinyağını tattırabiliriz de vizyon nerede?

No comments: