Monday, November 26, 2007

ZEYTİN TARIMIMIZIN DÜNÜ-BUGÜNÜ-YARINI


Murat KÜÇÜKÇAKIR
EdremitZeytincilik Üretme İstasyonu
MüdürYardımcısı


ZEYTİN TARIMIMIZIN DÜNÜ- DİLİNDEN ANLAYAN YOK PAŞAM

Cumhuriyetimizin kuruluşunda olduğu gibi zeytinciliğimizin gelişmesinde önemli adımların Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından atıldığını görüyoruz. Atatürk bugün Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü olarak hizmet veren Yalova Millet Bahçesini 1929 yılındaki ziyaretinde bahçe içersinde bulunan bakımsız zeytin ağaçlarını gördüğünde bahçe müdürüne bu durumu sorduğunda, aldığı cevap “DİLİNDEN ANLAYAN YOK PAŞAM” olur. İşte bu cevap Ülke zeytinciliği için dönüm noktasıdır. Bunun üzerine Atatürk zeytinliğin gençleştirilmesi yenilenmesi ve örnek bir zeytinlik haline getirilmesi talimatını verir. Bu talimat üzerine Millet Bahçesine eleman takviyesi yapılarak mevcut bahçeler budanır,sulanır ve gübrelenerek gerekli işler yapılır. Bu arada İtalya dan 6000 adet zeytin fidanı ithal edilerek ilk koleksiyon bahçesi kurulur.Hatta yine İtalya dan Petrini adın da bir teknik elemanda getirilir. Bu ekip hem millet bahçesinde ki ağaçların ihyasını sağlamış hem de Yalova ,Gemlik ve İznik de zeytinci köylerde kurslar açarak çiftçilere bilgiler aktarmaktatır. Tabi ki bu çalışmaları Atatürk bizzat takip etmekte ve gençleri teşvik etmektedir.
Bunun üzerine çıkartılan “Tarımda Tedrisatı Islah Kanunu” kapsamında yurt dışına gönderilecek ziraatçılar listesinde en büyük pay zeytincilere ayrılır.1931 yılında yapılan imtihanla Nizamettin TURGAY,Ferruh BARLAS, Kadri AKÇAL ve Adil AYTUNA 3 yıl müddetle İtalya ya gönderilir. Dönüşlerin de direk Tarım Bakanlığına bağlı olarak kurulan 4 adet “ Mıntıka Zeytincilik Mütehassıslığı “na atanırlar. Devamında her İle bir Mütehassıslık ve her ilçeye genç ziraatçılar den oluşan “Zeytin Bakım Fen Memuru” kurulur. Bu teşkilatlar hemen eğitime başlayarak 15 gün süreli kurslar açarak köylüleri eğitirler. Kurlarda başarılı olanlara usta bir kez daha kurs görmesi gerekenlere çırak ehliyetnamesi verilmiştir. Bu şekilde binlerce kişi eğitimden geçirilmiş hatta ileriki yıllarda mesleki ehliyetinin devam edip etmediğini tespit amacıyla tekrar imtihana tabii tutulmuştur.
Zeytinciliğe artan talep nedeniyle 1937 yılında bugünkü İzmir/Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsünün yerinde Zeytincilik İstasyonu kurulmuştur. Bu arada o yıllarda yabani delicelik miktarının kültüre alınmış zeytinliklerden fazla olduğunu gören teşkilat kanun tasarısı hazırlamış ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir ürün için 26.01.1939 tarihinde 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun” TBMM de kabul edilemiştir.Söz konusu kanuna göre ruhsatı olmayanlara budama yaptırmaya yasaklar getirilmiş, elle toplanabilecek yerlerde sırıkla hasadı, zeytinlik içinde hayvan sokmayı yasaklanmış, hatta zeytinyağı elde edilmesinde dikkat edilecek hususları bile belirtmiştir.Bakım İşlerini yapmayanlar hakkında gerekli cezai yaptırımlar konmuştur.
Zeytin Bakım Fen Memurları ilk yıllarında budamaya alışmamış köylünün bahçesine jandarma korumasında girerken sonuçları görüldükten sonra paylaşılamayacak ve köylü arasında önce benim bahçeme girsin kavgaları olacaktır. Maalesef 1950 yılında bu teşkilatlar kaldırılmıştır.Teşkilatın kaldırılmasından sonra görevi bugünkü Tarım İl Müdürlüklerinin karşılığı olan Teknik Ziraat Müdürlükleri devralmışlardır. Yapılan projelerle Edremit Körfezinden ve Gemlik Bölgesinden aşı kalemleri alınmış iki ucu mumlanarak nemli talaşlı sandıklarla Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki delicelerin aşılanması için gönderilmiştir. Deliceler aşılanmış ve yerinde dekarda en az 15 adet bırakılarak diğerleri sökülerek başka yerlerde yeni plantasyonlar kurulmuştur.
Bu yapılan çalışmalar sonucunda 1934 yıllarında 26 milyon olan ağaç sayımızın 1960 yılında 54.845.000 adete ulaştığını görüyoruz.
1950-1960 yıllar arasını teşkilatsız dönem olarak nitelendiriyoruz. Bu dönemde Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsünün liderliğinde bir takım çalışmalar yapılmaya çalışılmış ancak söz konusu kurumun illerde ve ilçelerde teşkilatı olmadığından teşkilatlı dönem gibi işbirliğine gidilememiştir.
1959 yılında modern tekniklerde fidan üretmek ve bölgesel araştırma ihtiyaçlarını karşılamak üzere Edremit Zeytincilik Araştırma İstasyonu kurulmuş olup halen Zeytincilik Üretme İstasyonu olarak faaliyet göstermektedir.
1960 lı yıllardan itibaren Kalkınma Planlı Dönemde “Zeytincilik Seferberliği” başlamış köylüye yabani fidanların dağıtımı bedelsiz olarak yapılmıştır. 1964 yılında 1.831.275 adet delicenin proje kapsamında dağıtıldığını görüyoruz ki bu o yıllar için müthiş azim ve çalışma gerektiren bir olay olduğunu kabul etmek gerekir.
1969 yılına geldiğimizde ağaç sayımız 75.574.000 adet olmuştur.Buda son 10 yıl içersinde yaklaşık olarak % 32 artış demektir.Planlı dönemde ilk defa zeytinyağı üretimimiz 100.000 tonu geçmiştir.Ve üretimimiz tüketimimizi aştığından ilk ihracatımız 1961/62 yıllarında yapılmıştır.Bu yıllarda zeytin dağlardan ovalara inmeye başlamıştır Bu gelişmeler Ayvalık da basılan Zeytin Dergisinde “Zeytincilik seferberliğinde dikilen her yabani zeytin(delice) 25 Türk neslinin karnını doyuracak” şeklinde geleceğe atıflarda bulunacaktır.
1970 li yıllardan itibaren zeytinciliğe yatırımsız dönem başlamış 1980 yılına geldiğimizde ağaç sayımız sadece 81.250 .000 adede ulaşabilmiştir. Artık gerek Atatürk ün yaktığı ateşle başlayan teşkilatlı dönemde ve gerekse kalkınma planlı dönemlerindeki teşvikler cabalar yoktur artık.
1980 li 1990 lı yıllar zeytincilik için programsız ve yatırımsız yıllardır. 1997 yılına geldiğimizde ağaç sayımız 95 milyon civarında 2005 yılında ise 109 milyon adettir.

ZEYTİNCİLİĞİMİZİN BUGÜNÜ- II. ZEYTİNCİLİK SEFERBERLİĞİ

Zeytinciliğimizin bugününe baktığımızda plansız-destekli-teşvikli bir dönem yaşadığımızı görüyoruz.
Plansız diyoruz çünkü hangi ilde ne kadar dikeceğiz, hangi arazilerde dikeceğiz, hangi amaçla dikeceğiz ve hangi çeşidi dikeceğiz ve en önemlisi dünya neyi istiyor konusunda bir planımız yok.Ancak 2000 yılından itibaren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kanalı ile fakir çiftçilerin gelirlerini artırmak amacıyla başlayan projelerle bedelsiz veya yarı bedelli fidan dağıtımları 2002-2003 yıllarında Özel İdare kaynaklarının devreye konulması ile plansız fakat destekli dönem başlanmıştır. 2006-2007 dikim sezonunda 10 ilde yaklaşık olarak 3.5 milyon fidan çeşitli kaynaklardan destekli olarak dağıtılmış veya ihale sürecindedir.Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 2005 yılında 30 YTL olarak uygulanan destek 2006 yılından itibaren 250 ytl olarak uygulanmaya başlamıştır. Bu da olayın teşvik tarafıdır.
2000 li yıllarda başlayan II. Zeytin seferberliği ağaç sayımız konusunda tartışmayı beraberinde getirmiştir. 2004 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafında düzenlenen Zeytin Danışma Kurulunda 10 yıl içersindeki hedefimizi 160 milyon ağaç olarak belirlemiştir.Ancak sadece son üç yıl içersinde sertifika alan fidan sayısı 40 milyon civarında olduğunu kabul edersek hedefe 3 yıl içinde ulaşacağımızı düşünebiliriz. Hatta 2015 yılında bu hızla 250 milyon adet ağaçlı bir Türkiye yi görebiliriz.
Bu arada çiftçi profili de çeşitlenmeye başlamıştır. Geçmişte geleneksel yetiştirici profili değişmezken iki yeni profil üretici daha zeytin üreticisi olmaya başlamıştır.
1- Tütün,pancar hatta turunçgil gibi çeşitli tarım ürünleri yetiştiren geçmişinde zeytin olmayan üreticiler gerek kısıtlamalar ve gerekse ürünün para etmemesi nedeniyle artık zeytinci olmaya başlamıştır.
2- Zeytinyağının dünyada parlayan yıldız olması ve kültürü nedeniyle geçmişte zeytin konusunda yatırımı olmayan büyük firmalar veya bu firmaların üst düzey yöneticileri emeklilik projeleri olarak zeytinci olmaya başlamıştır.
Bu profil değişikliği ile birlikte üretim tipi de değişmeye başlamıştır.
1-Geleneksel yetiştiricilikte dekarda 10-20 adet büyük ağaç yerine dekarda 40-60 ağaç bulunan daha küçük taç yapılı orta yoğunluklu yetiştiriciliğe gecilmeye başlanmıştır.
2- Bozuk orman arazileri, hazine arazilerinin bu iş için tahsis edilmesi ile artık 1000 dekar 50-60 bin ağacı olan üreticilerimizin sayısı artmaya başlamıştır.
3- Zeytin sulanmaz inancı yıkılmış damla sulama kulanılmaya başlanmıştır.
4-Gübreleme konusunda toprak ve yaprak tahlili yapma alışkanlıkları oturmaya başlamıştır.
5- Küçük ev tipi zeytinden zeytinyağı elde eden ekipmanlar kullanmaya başlanmıştır.
6- Zeytin tarımında en büyük maliyeti oluşturan hasatla ilgili çok önemli gelişmeler olmuş imkanı olan çiftçiler dal sarsıcı, çırpıcı hatta gövde sarsıcılar kullanmaya başlamıştır.İmkanı olmayan çiftçiler ise elle hasat veya küçük el tırmıkları ile hasat başlamıştır.
7- Küçük üreticilerde markalaşmaya başlamış, kendi zeytinyağını pazarlama yollarını aramaya başlamıştır.
Değerlendirme acısından baktığımızda ;
1-Siyah sofralıkta Gemlik çeşidinin orijin olarak hakim olduğu yerlerde,
2-Yeşil Sofralıkta Domat çeşidi nedeniyle Akhisar yöresi,
3-Zeytinyağında Ayvalık çeşidi nedeniyle Edremit Körfezi ihtisaslaşmaya gitmiştir.
Bu arada zeytinyağının orgonoleptik özellikleri tartışılmaya başlamış ve zeytin yetiştiren her bölge benimde yağımın bu özellikleri de iyi demeye başlamıştır. Bunu sağlamak amacıyla kaliteli zeytinyağı üretmek için dikkatli hasat – bekletilmeden sıkma- düşük ısı-usulüne uygun stoklama ilkeleri oturmaya başlamıştır.

ZEYTİNCİLİĞİMİZİN YARINI- HEDEF DÜNYA İKİNCİLİĞİ

Zeytinciliğimizin yarınına baktığımızda özellikle 2006-2007 fidan dikim sezonunda üretilen ve bugün hemen hemen satılan 30 milyon fidanı düşündüğümüzde 250 milyon ağaç sahibi İspanya'nın arkasından Dünya ikincisi bir Türkiye'yi düşünmek hayal değildir.
Yeni dikilen plantasyonların ve alanların makineli tarıma uygunluğu ve çiftçimizde hızla artan bilgi birikimi düşünülürse ağaç başına ortalama 25 kg ham zeytin ve 5 kg zeytinyağını toplamda da 1.000.000 ton zeytinyağını da düşünmek hayal değildir.
Her gün zeytinyağının sağlık açısından yeni bir özelliği keşfedildikçe, Ege mutfağı ve zeytin kültürü yaygınlaştıkça ve düzenlenecek kampanyalarla kişi başına en az 5 kg tüketimi hedeflemekte hayal değildir.
Bunun yanında tamamen hiçbir ithalat yapmadan kendi özkaynaklarımızla yaptığımız üretimden 1.5 milyar dolarlık ihracat yapmakta hayal değildir.
Bu hedeflere ulaşabilmemiz için bugünden attığımız her adımı planlayarak atmalıyız. Bunun için ;
1- Öncelikle Dünya üzerinde neye aday olduğumuzu ortaya koyarak bölgeler itibari ile dikmemiz gereken çeşitleri planlamalıyız. Kaliteli ve gurme yağlar mı yoksa ham yağmı satmak istiyoruz veya sofralık damı geleceğimiz görüyoruz. Bu soruların cevabını en kısa zamanda bulmalıyız.Uyguladığımız destekleme ve teşvikleri çeşit bazında belirleyerek geleceği olan çeşitlere daha fazla teşvik vermeliyiz.Bugün uygulanmakta olan 2 etaplı desteklemeyi 3 etaba çıkararak devam ettirmeliyiz. Yani 1. ve en fazala aşı ile üretilen çeşitlere 2. olarak yağlık çeşitlere, 3. ve en düşük olarak Populasyon olarak yeterine dikilmiş çeşitlere verilmelidir.
2- Fidan dikimine uyguladığımız teşviki devam ettirme yanında üretimde kullanılan verim artırıcı teşvikleri de getirmeliyiz.
3- Ülkemizde en büyük eksikliği çekilen zeytin konusunda araştırma eksikliği gidermek amacıyla Araştırmacı sayısı artırılmalı ve desteklenmelidir.
4- En önemlisi de Türk Zeytinyağını en önce kendi tüketimimize sonra da tüm dünyaya tanıtmak amacıyla kampanyalara başlamalıyız. Bu konuda yarınlarımızı çizerken bir zamanlar içinde olduğumuz UZK ile tekrar birlikte hareket etmemiz büyük önem taşımaktadır.

SONUÇ OLARAK : Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’e verilen cevapta “DİLİNDEN ANLAYAN YOK PAŞAM” dan DÜNYA İKİNCİSİ olmaya aday olan bir ülkeye giden yolda ;

“Hayat boyu başarılarınızın bir zeytin ağacı kadar koklu ve sağlam,
Mutluluklarınızın yeni filizlenen yemyeşil bir zeytin dalı gibi sürekli,
Yaşamınızın zeytinyağı ile daha sağlıklı ve güzel olması dileğimle..."

Kaynak :1- Zeytinciliğimizi Nasıl Kurtarırız- (Sn.Süleyman AKSU nun bildirisi) – Turyağ Yayınları
2- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İstatistikleri

No comments: