Saturday, November 10, 2007

Yüreğin Sesi Zeytin Ülkesi, Mehmet Başaran


"Söylenceler anası Kazdağı (İda), çocuk gözleri gibi temiz sularla seslenir dünyaya. Adı, "Bol pınarlı İda"dır bu yüzden. Mıhlı, Şarlak, Şahin Deresi, Şıp Şıp, Sutüven...
Göğün ucunda bir ışık fışkırtısı, Alevi yurttaşlarımızın ermişi Sarıkız...
Yedi yıl yürüdüm söylencelerin kaynaklarna doğru. Şaşırtıcı bir doğa cennetiydi her köşesi Zeytin Ülkesi'nin:
"Edremit'ti o ova zeytin acısı..."
İlyada, çamlarının dibinde yazılmıştı Kazdağı'nın. Hala kuşatılmışlığı yaşayan, bir koca Troya'ydı Zeytin Ülkesi.
Doğanın, yer altı yer üstü güzellikleriyle bir bütün olduğunu bilmiyordu yap-satçılar. Bir zeytin ağacı, bir çınar kesilince tüm Körfez'in sızladağını duymuyordu yağmacılar... Akçay kararıyordu..."
Yedi yıl, Körfez'de Gezici Başöğretmen olarak yaşayan Mehmet Başaran, eşsiz bir düzyazı şiirle dile getiriyor Zeytin Ülkesi'nin gerçeklerini; Yüreği, aklı gizemli güzelliklere açan bir anlatım... Elinizden bırakamayacağınız bir yapıt..."

Şiir :
SORGUCULAR
Mehmet Başaran


Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı
Bir yanım
Kurtuluşçulara arka veren Madralar
Kuşanıp çifte fişeklikleri
Şurdan yürümüş Ayvalık´a
Gömeç´li Edremit´li
Kuvayı Milliyeciler
Amerikan süttozu dağıtılıyor
Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında

Ne kadar uzak şimdi o günler

Ovada üç milyon zeytin ağacı
Vurmuş gövdelerine damgasını
Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu
Ve onbinlerce tayfanın
Düşleri zeytin acısı
Nerde yoksul evlere
Muştular götürecek güvercin
Hâlâ söylenceler renginde
Suları Kazdağı´nın
Yamaçlarda Türkmen köyleri

Bir gün Narlı bir gün Şapçı
Bir gün Kocadağ bir gün Biller
Uykusuz gözler gibi
Issızlığı öğretmen odalarının
Dolaşır durur Gezici Başöğretmen
Dolaşır durur yanında
İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi
Lo lo looo
Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı

Günaydın zeytin ülkesi
Çamlarının dibinde Homeros´un
İlyada´yı yazdığı yerler
Nasıl bir saldırıda
Yarım kaldı okullar
Sızlayan ne kesik bir kol gibi
Hektor´u sürüklüyor şimdi
Tahta At´tan çıkanlar

El sallıyor Havran´dan Koca Seyit
Görse şaşardı Homeros bile
Dudakları uçuklardı Aşil´in
Öyle işler gördü Çanakkale´de
Zeytinyağı fabrikasında hamal
O´ydu Kurtuluşçular´la
En önde İzmir´e giren

Ne kadar uzak şimdi o günler

Köylerde Enstitülü
20.000 öğretmen
Kuşatılmış Troya
Sanki her biri

Yangından yıkımdan çıkmış
20.000 ana
Kök salmış toprağa
20.000 yediveren gülü

Dayan Koca Seyit dayan
Zeytinler narlar dikmiş
Yayaköy´de Refik Cevahir
Bunlar açacak diyor

Pençe atsa da göğsümüze
Zeus´un korkunç kartalı
Kulak ver Madralara
Bu günler geçecek diyor

Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde
Geline döndüğünde, "Bol pınarlı İda"
Salınıp Körfez´e indiğinde Sarıkız
Çocukların dilinde
Çağla tadı kazandığında sözcükler
Tahta At´tan çıkar gibi geldiler
Çok giyilmiş ayakkabıların
Tabanlarına benziyordu yüzleri
Evime ülkeme doluştular
"Emir kuluyuz" diyordu biri

Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi:

"Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde
Belletiliyor muydu Nazım´ın şiirleri
Sık sık gelir miydi Hasanoğlan´a
Sabahattin Ali?
Toplayıp açık hava tiyatrosuna
Tonguç size neler demişti?..."

Kimliğim mi? Türkiye dedim
Doğumum mu? 17 Nisan
Sorun beni Bedreddin´den Yunus´tan
Karacaoğlan emmimdir
Dedem Pir Sultan
Yolum Tonguç´un yolu

Sorgucular heyy sorgucular
Bilir misiniz Koca Seyit´i
Sırtında 210 okkalık mermi
Neyi savunmuştu Çanakkale´de
Sorun beni Seyit´ten

Sorgucular heyy sorgucular
Durdurabildi mi dünyayı
Engizisyon yargıçları
Neyi aydınlatır bilir misiniz
Yakılan yasaklanan kitaplar

Sorgucular heyy sorgucular
Okuyun Fontamara´yı Sırça Köşkü
Küfr ile dünya durur
Zulm ile durmaz demiş risalesinde
Sorun beni Koçu bey´den

No comments: